Fotoğrafım
Istanbul, Türkiye
Hassas yürekler taşıyoruz. Camdan, çatlayan, buğulanan, kırılan.. Candan dost aramamız da bu yüzden. Camdan anlayan..

25 Şubat 2009 Çarşamba

Deyrulzafaran

Aşağıdaki fotoğrafı dün akşam bilgisayarımdaki fotoğraflarımı düzenlemeye başlayınca yeniden keşfettim. Sizlere bir süre önce anlattığım doğu, güneydoğu gezisi sırasında çektiğim fotoğraflardan biri. 2007 yılının 12 Temmuzunda "fotokritik"e eklemişim. Fotoğrafın altındaki alıntı suryaniler.comdan. Gidilesi, görülesi, sahip çıkılası bir güzel yurdum köşesi. Takdimimdir.




Taş, bir kağıt gibi sararmıştır burada" diyor Gabriel.
Ardından hocasından ögrendiği bir Süryani ilahisini mırıldanmaya başlıyor anne dilinden; "....Esenlik dolu gece/ Her tarafımı sarsın/ Ve günahsal fikirler/ Bana sahip olmasın/ Uykumda ve rüyamda/ Günahlar işliyorsam/ Merhamet diliyorsam/ Sensin müsamahakâr.
"Bir zamanlar safran rengi olan taş duvarları yıllardır üzerine sinen toz, topraktan dolayı renk değiştirmiş. Safran rengi diyorum çünkü, yüzlerce yıl önce bu dağlarda safran çiçekleri açarmış. Bu nedenle belki Deyrulzafaran inşa edilirken sıvasında safran çiçekleri kullanılmış, manastırın duvarlarına renk versin diye. Safran çiçekleri renklerini sunmuşlar Deyrulzafaran Manastırı’na ama sonra da bu ovalardan, dağlardan çekip gitmişler. Şimdi safran bulunmadığı için yörede, altın değerinde.
Rahip İbrahim Türker, Deyrulzafaran’ın öyküsünü şöyle anlatıyor, “Bundan yaklaşık 1600 yıl önce, Güneşe tapanlar, kendilerine bir tapınak aramışlar. Öyle bir tapınak yapmak istemişler ki, bütün Mezopotamya ovası önlerinde uzansın, ama dağların arasında da kaybolsun.” Bunu gerçekleştirmek için de Mardin’in den 4 km uzağa kurmuşlar tapınaklarını. Deyrulzafaran’ın ilk kuruluşu böyle olmuş.Güneşe tapanların tapınak olarak kurdukları dönemde böyle büyük bir yapı değilmiş Deyrulzafaran. Küçük bir yeraltı tapınağı şeklindeymiş. Daha sonra tektanrılı dinlere inanlar bu manastıra son şeklini vermişler.Tektanrılı dinler derken Hristiyan dünyasının Anadolu’daki ilk kiliselerinden biri Deyrulzafaran. Daha doğrusu ikincisi. Hıristiyanlığın ilk merkezi olan Antakya’daki kilise Bizanslıların akınlarına dayanamadığı için Mardin’e göç ettiklerinde Patrik 8. Mar Diyonosiyos Deyrulzafaran’a gelmiş. Ve buradaki patriklik makamını kurmuş.Eğer bir gün sizde yaşadığınız zamanın çok öncesinde bir günün içinde yaşamak isterseniz Deyrulzafaran ve İbrahim Türker sizi sevgi ile karşılayacak…

5 yorum:

.. dedi ki...

safran manastırı yani. ne güzel.
zafaran'ın safran olduğunu anladım tabi de, deyr ne demek bilmiyordum. baktım, kilise manastır falanmış.
deyrulzafaran'ı attım bilgi hazneme.
bi de öpeyim 8)

geçkalmadımki dedi ki...

Sağol Simurgum.. ne güzel bilgiler edindim..
görmek istedim o manastırı ve çevresini..
Sevgiler...

uctemmuz dedi ki...

Şurada otururken gezilerine beni de dahil ediyorsun ya pek hoşuma gidiyor.
Sağolasın simurgum.
Nasıl oldun sen, geçti mi grip?

Ada dedi ki...

Oraları gidip görünceye kadar,
senin güzel fotograflarından ve bilgilerinden faydalanacağım :)
Umarım daha iyisindir..sevgiler..

kayipsimurg dedi ki...

İKİ NOKTA:
:) Öp valla doping niyetine, işler öyle arttı ki bu aralar.
GEÇKALMADIMKİ:
Bir katkımın olduğunu bilmek sevindirdi beni.:)
ÜÇÜM TEMMUZUM:
Grip geçti mi ben de farkında değilim:) İş çok zaman yok.
ADA:
Umarım senin fotoğraflarını görmek, gezi yazılarını okumak bana kısmet olur bir gün:)

 
bu blog "atalet"le yapıldı