Fotoğrafım
Istanbul, Türkiye
Hassas yürekler taşıyoruz. Camdan, çatlayan, buğulanan, kırılan.. Candan dost aramamız da bu yüzden. Camdan anlayan..

24 Aralık 2008 Çarşamba

Kıssadan hisse


Soğuk bir Ocak sabahı, bir adam Washington DC'de bir metro istasyonunda, kemanla 45 dakika boyunca altı Bach eseri çalar.

Bu süre içinde, çoğu işe yetişme telaşındaki yaklaşık bin kişi kemancının önünden geçip, gider.

Kemancı çalmaya başladıktan ancak üç dakika kadar sonra, ilk kez orta yaşlı bir adam kemancıyı fark edip, yavaşlar ve birkaç saniye sonra da gitmek zorunda olduğu yere yetişmek üzere yine hızla yoluna devam eder.

Kemancı ilk bir dolar bahşişini bundan bir dakika kadar sonra alır. Bir kadın yürümesine ara vermeksizin parayı kemancının önüne koyduğu kaba atarak, hızla geçer, gider. Birkaç dakika sonra, bir başka adam duraklayıp, eğilerek dinlemeye başlar ancak saatine göz attığında işe geç kalmamak için acele ettiğini belirten ifadelerle hızla yoluna devam eder.

En fazla dikkatle duran ise üç yaşlarında bir oğlan çocuğu olur. Annesinin çekiştirmelerine rağmen, çocuk önünde durur ve dikkatle kemancıya bakar. En sonunda annesi daha hızlı, çekiştirerek çocuğu yürümeye zorlar. Oğlan arkasına dönüp dönüp kemancıya bakarak, çaresizce annesinin peşinden gider. Buna benzer şekilde birkaç çocuk daha olur ve hepsi de anne, babaları tarafından yürümeye devam için zorlanarak, uzaklaştırılırlar.

Çaldığı 45 dakika boyunca kemancının önünde sadece 6 kişi, çok kısa bir süre durur. 20 kişi duraklamadan, yürümeye devam ederek, para verir. Kemancı çaldığı süre içinde 32 dolar toplar. Çalmayı bitirdiğinde ise sessizlik hakim olur ve kimse onun durduğunu fark etmez, alkışlamaz.

Hiç kimse onun dünyanın en iyi kemancısı Joshua Bell olduğunu ve elindeki 3,5 milyon dolarlık kemanla, yazılmış en karmaşık eserleri çaldığını anlamaz. Oysa Joshua Bell'in metrodaki bu mini konserinden iki gün önce Boston'da verdiği konser biletleri ortalama 100 dolara satılmıştı...


Bu gerçek bir hikâyeymiş ve Joshua Bell'in öylesine bir kılıkla metroda keman çalması, Washington Post gazetesi tarafından algılama, keyif alma ve öncelikler üzerine yapılan bir sosyal deney gereği kurgulanmıştır.

Sorgulanan şeyler; sıradan bir yerde, uygunsuz bir saatte güzelliği algılayabiliyor muyuz? Durup ondan keyif alıyor muyuz? Beklenmedik bir ortamda, bir yeteneği tanıyabiliyor muyuz? İdi...

Bu deneyden çıkarılacak kıssadan hisse ise, dünyanın en iyi müzisyeni, dünyadaki en iyi müziği çalarken, önünde durup, dinleyecek bir dakikamız dahi yoksa başka neleri kaçırıyoruz acaba?

10 yorum:

alpernatif dedi ki...

İşte halk için sanat böyle bir şey
Karın doyurmuyor :D

kumhavuzu dedi ki...

:D Alpere güldüm
nasılda buluyo böyle lafları
tüm konsantrasyonum bitti..
ne güzel şeyler yazcaktım:P

uctemmuz dedi ki...

:)
Benim aklıma alternatif yorum olarak "Ye kürküm ye" demek geldi.
O hızla yürüyüp geçenler kemancının kim olduğunu bilseler en azında imza almak ya da tanışmak için duracaklar, bravo diye bağıracaklardı belki.
Eserin bir önemi olacak mıydı bu durumda?
Bence burdan en iyi dersi kemancının kendi çıkarmış olmalı.
Düşmeden düşerek...
Sevgiler canım...:)

uctemmuz dedi ki...

Ha bir de kürkle etiketle işi olmayan çocuklara bayıldım...:)
İşte benim bilumum çocuk aşkımın nedeni...:)

Ece dedi ki...

Geçen hafta mail yoluyla gelmişti bana da bu hikâye.Adamın resmi de vardı.Çok beğenmiştim.Hakkaten..neleri kaçırıyoruz(en çok da ben galiba)

Sevgiler canım

burdasaklaniyorum dedi ki...

tam bi gerçeklik bu.
etrafta olan bu işte.
ne kötü.
hatta daha kötüsü;
oradan geçen insanlardan bir olsaydım, salak bir yere yetişme telaşından belki ben de kaçırırdım bu güzelliği.
çocuk olmak ne şans, gerçekten çocuk olabiliyorsa eğer.

Adsız dedi ki...

"yaşamı yakalamaya çalışırken yaşamı kaçırıyoruz"yeni yumurtladım bunu :)

hee bide her yerde kar var nırınımmmm :) sölüyorumm

Kadeh

Adsız dedi ki...

kimbilir neleri ıskalıyoruz hayatta böyle. Geriye bakınca acı veriyor ama. Sevgiyle

kayipsimurg dedi ki...

ALPER:
Evet haklısın. Ben de bundan sonra sadece sanat için sanat icra ediciim :)

KUMHAVUZU:
Evet. Alperde bir potansiyel var:) Sen konsantre ol yeniden yaz bakalım :)

ÜÇÜMTEMMUZUM:
Senin yazılara kattığın renge hayranım. Sende de bambaşka bir potansiyel var. :)

ECE: evet itiraf ediyorum bugün tembellik yapıp netten bir yazıyı yazdım. Çok işim vardı valla yetiştiremedim. Affet:)

BURDASAKLANIYOM:Senin gülümsemeni özlemişim ben:( Hepimiz kaçırıyoruz böyle güzellikleri. Bak sadece bize özgü değilmiş...

KADEH: Eferim ufaklık:) Bu yumurtanın geldiği yer iyi, sıcak tut orayı üşümesin, donmasın:)

LALE: Hoş geldin. Kaçırıyoruz evet. Keşke kaçırdıklarımızdan ders alabilsek. Değil mi ?

Adsız dedi ki...

bu yazı bana da geldi..
ben de kaçırmam..
ama bazen beni de çekiştirirler tadını yeterince çıkaramam diye cevap ettim..
=)

de..
bir xyye anlattım bunu..
dedi ki..

herkes her müzikten zevk almaz..
o konsere gidenler bile istiye gidiyolar..
=)

atalet..

 
bu blog "atalet"le yapıldı