Fotoğrafım
Istanbul, Türkiye
Hassas yürekler taşıyoruz. Camdan, çatlayan, buğulanan, kırılan.. Candan dost aramamız da bu yüzden. Camdan anlayan..

2 Aralık 2008 Salı

Korku.. ömür boyu..


Cuma akşamı spor salonundan çıktım, yürüyorum. Normalde bu yürüyüşü yürüyüş bandında yapmam gerek. Fakat hem Cuma, hem İstanbul, hem de iki köprünün girişine yakın bir bölge söz konusu olunca, herhangi bir vasıta ile gitmek, yürüyerek gitmekten en az iki kat daha uzun sürecek. Yürüyüş bandı yerine eve yürüyerek gitmeyi tercih ediyorum. Hedef Ana Cadde.
Spor salonunun bulunduğu caddeden çıkmak üzereyim. Köşeden dönen bir taksinin içindeki dört kadın, kaldırımın köşesindeki bir başkasına sesleniyor.
-Ayırlı işler Ayriye ablaa.
Ayriye abla el sallayıp sesleniyor:
-Neo kız, neriye bu saatte. Erken bırakmışınız.
-Düğüne gidiyoz düğüneee…
Taksi ve içindekiler uzaklaşırken ben Ayriye ablaya yaklaşmaktayım. Bir yandan bu saatte, (20.45 gibi) yolun biraz daha loş olan kıyısında durması sebebiyle, Ayriye ablanın mesleği ile ilgili tahminde bulunmaya çalışıyorum. Göz ucuyla baktığım Ayriye ablanın ayağında siyah botlar elinde siyah bir çanta üstünde bir kaban ve başı yarım yamalak örtülü. Bildiğiniz ortalama, komşu ziyaretinden evine dönen Türk kadını görüntüsü.
Aramızda artık iki metre kadar var.
Ayriye abla:
—Kızım bakaarmısın diyor.
Kime seslendiğini anlayamadım, gayriihtiyarî kafamı çeviriyorum.
-Bi dakka bakar mısın, diyor yüzüme bakarak.
Duraksayıp yarı şaşkın yüzüne bakıyorum. Elini bana doğru uzatıp bir adım atıyor. Birden geriliyorum. Ayriye ablanın elini uzatarak attığı adım, donup kalmama yol açıyor.
Yarı çığlık atar gibi boğuk bir ses duyuyorum:
—Sakın yaklaşma diyor ses.
Benim sesim olduğundan emin değilim.
Kafamda aynı anda binlerce düşünce; ne yapacağım, nasıl yapacağım, çantamda, cebimde kendimi savunabileceğim ne var… Anahtarlık geliyor elime montumun cebinde. Anahtarlığa elim değdiğinde rahatlıyorum biraz olsun. 5 Adım atsam yola çıkacağım. Ama hala, hızla uzaklaşma seçeneği gelmiyor aklıma. Aydınlık, kalabalık yol orada beni bekliyor. Kıpırdayamıyorum.
Ayriye abla ne yaşadığımı çözememiş doğal olarak, onu dinlemek için durduğumu ama sesini bana duyuramadığını sanıyor bana doğru bir adım daha atarken;
- Kızım bozuk paran var mı? Eve gidicem, çantamı çaldırdım…
Daha yüksek sesle bir öykü yazmakta, para koparabilmek için.
Dinlemiyorum. Anahtarlığa sımsıkı sarılmış;
-Yaklaşma. Diyorum. Sakın yaklaşma, uzak dur.
Kadının para istediğini algılamam zaman alıyor. Cebimdeki birkaç bozukluğu verip koşar adım uzaklaşıyorum oradan.
Yaşadığım duygunun adı korku. Bu duygunun bana tanıdık olduğunu bilmiyordum. Korkak biri değildim. Tam aksine uzun yıllar tek başıma yaşadım. Yolları karanlık olan, sokak lambaları yanmayan semtlerde de oturdum. Fakat korkusuzca yürüyebildim sokaklarda.
Dört yıl önce kapkaççı saldırısına uğradım.
Bu, belki bir dakika bile sürmeyen olay sırasında anladım ki; Korkuyu bir defa yaşayınca aslında onun baktığınız her şeyin arkasında olduğunu hissediyorsunuz.

9 yorum:

Ece dedi ki...

Ne ara bu hâle geldik hepimiz!!Saldırıya uğramayanlar bile,TVde gördüklerinden,yaşayanlardan duyduklarından etkileniyor.Sokağa çıktığımda,herkese potansiyel saldırgan gözüyle bakıyorum artık.İki kere mâruz kaldım ben.Ne asansöre binebiliyorum,ne de sokakta rahatça yürüyebiliyorum korkudan.
Kolay kolay atamıyor insan üstünden.

Geçmiş olsun canım.
Sevgiler.

Adsız dedi ki...

korkularımızı itiraf etmemizin kayıpları varmış. dolayısıyla bazen bunları yok farz etmek en iyi çözümmüş. bir üstad söylemişti bana bunu elbette bu kelimelerle değil. o söyleyene kadar bu açıdan bakmamıştım ben. ama şimdi düşünüyorum da üstad çok haklı. fedakarlık edemeyeceğim şeyler var bunların için korkularımı yok farz etmek en iyisi.

sevgiler kocamanından.

uctemmuz dedi ki...

Bu çok feci bir şey. Gerçekten yardıma ihtiyacı olan birini bile görmezden gelebiliriz artık. Sebep hep beyinlerde oluşturulmuş korku.
Simurgcuğum bak hep beraber nelerden korkuyoruz, nelerden korkutuluyoruz:

Deprem, işsizlik, kriz, kalp hastalıkları, kanser, hırsızlık, organ kaçakçılığı...
ohooo böyle gider.

Bunlar suni birer tehlike demiyorum ama o kadar sık bir şekilde ısıtıp ısıtıp önümüze koyuyorlar ki bunları çözmeye ya da tehlikenin gerçek boyutunu anlamaya vakit kalmıyor.
Sadece korkuyoruz.
O nedenle elimiz kolumuz bağlı.
Panik, dumur, hayret duyguları arasında gidiyoruz sadece.
Medya bu konuyu bu tarzda dillendirdiği sürece hepimizin ruh sağlığı tehlikede asıl.
Ne yapmalı bilmem...

Adsız dedi ki...

bak..bende geldim..
aslında dünde gelmiştim..ama durmuş beynim hiçbişey söylemedi bana..
ama bu korku konusu..
yıllar sonrasında şaka amaçlı sallanan bir meyve bıçağıyla çıktı karşıma benimde..
olayı yaşadığımda korkmamıştım halbuki.Ve o kocaman bir et bıçağıydı

off..kötü şeyler bunlar..unutmak lazım:)
sevgiler sana

kumm

Adsız dedi ki...
Bu yorum bir blog yöneticisi tarafından silindi.
Adsız dedi ki...

İstanbul'da yaşamanın getirdiği şeylerden bir bu sanırım...
Haberlerdeki kötü olayların çoğu orada oluyor ve farkında mısınız bunları haber olarak verirken yer bile belirtilmiyor çoğunlukla,yer belli İstanbul çünkü...
Böyle bir olayı daha önce yaşamış olman seni tetiklemiş.
Umarım korkuların geçicidir...

öptüüüm

burdasaklaniyorum dedi ki...

birisi birisine bir kötülük yaptığında gerçekten de esasında sadece o birisine değil, insanlığa kötülük yapmış oluyor. bu yüzden işte.
ne yardım etmeye, ne el uzatmaya, ne ilgilenmeye cesaretimiz oluyor.
tüm bu kötülükler, aslında insanlığı öldürüyor.

uctemmuz dedi ki...

Burdama katıldım sonuna kadar.
Bi de bişey eklemeye geldim.
Akşam Tv'de Venedik'i gösterdiler. Sular yükselmiş. Epey yükselmiş.:) İnsanların yüzünde bir gülümseme, kimisi suların içine masa atmış, kadeh tokuşturuyorlardı.
İşte biz bunu kaybettik sanırsam.
Erdek'te az biraz sular yükseldi, insanlar panik oldu. Arkalarında bıraktıkları işlere güvenemiyorlar çünkü. Evleri sağlam mı, emin değiller.

Aslında anlattığın şeyle çok ilgili değil farkındayım. Yaşadığın bir deneyimin senin üzerinde bıraktığı etkiyi yazmışsın ama herkes -kimi korkuları yaşamamış dahi olsa- aynı korkuları aynı şiddetle yaşıyor.
Yanlış olan bu...

Bu kadarcık.
Ekledim gittim...

Çoook da öptüm, sevgilerimle...:)

geçkalmadımki dedi ki...

Çok haklısın.. Ayriyeden ben de korkardım o ortamda..
ne yazık ki artık istesekte yardıma ihtiyacı olanların samimiyetine inanamıyoruz ki..
korkuyoruz..
Yazık bize, bu topluma hatta tüm insanlığa..
Sevgiler Simurgcuğum..

 
bu blog "atalet"le yapıldı