Fotoğrafım
Istanbul, Türkiye
Hassas yürekler taşıyoruz. Camdan, çatlayan, buğulanan, kırılan.. Candan dost aramamız da bu yüzden. Camdan anlayan..

17 Aralık 2008 Çarşamba

Bir yol hikayesi -3 / Bir Akdeniz kenti gibi: HALFETİ

Bir Akdeniz kenti gibi: HALFETİ



"Kapanmada perde perde Halfeti'nin tülleri
Sönmede ocakları, savrulmada külleri
Hüzünle yoğurup gözyaşı ile yıkadık
Fırat'a verdik bütün siyah gülleri"

Halfeti’ye vardığımızda sanki Akdeniz kıyısında bir sahil kentindeyiz. Fırat nehri gezisi için sahilde bizi bekleyen tekne de bu havayı desteklercesine sakin sakin salınıyor. Halfeti’den ayrılan tekneyle Rumkale’ye doğru yola çıkıyoruz. Sağımızda dolambaçlı sokaklar arasındaki Halfeti evleri manzaraya dâhil oluyor. Genellikle iki, bazen üç katlı beyaz kesme taştan yapılmış evlerin hepsinin içi zengin kalem işçiliğiyle süslüymüş.
Kaptanımız bir yandan yolu gözleyip, bir yandan da bize rehberlik ediyor. : “Halfeti evlerinin damlarında kuş yuvaları olur. Hepsi Fırat manzaralıdır. Biri diğerinin manzarasını engellemez. Her birinin bir bahçesi vardır. Eskiden o bahçelerde bu bölgeye özgü siyah güller yetiştirilirdi. Sıcak havalarda serinlemek için “taht” denilen iskelelerin olduğu balkonlara çıkılır, geceler yıldızların altında geçer…..”

Yaklaşık yarım saat sonra sarp kayalıkların en tepesinde Rumkale görünüyor. M.Ö. 885 yılında Asur kralı III. Salmanassar tarafından kurulan Rumkale, Yunan, Süryani, Arap, Bizans, Sasani, Emevi ve Abbasi dönemlerini yaşadıktan sonra 16. Yüzyılda Osmanlılar zamanında adına Kale-i Zerrin (Altın Kale) denmiş. Tekne yol aldıkça nehir daha da büyüyor. Her iki taraftaki sarı- turuncu kayalıklar yol veriyor sanki.
Bu yöndeki son durağımız Birecik Barajı suları altında kalan Beresul (Savaşan) köyü oluyor. Terk edilmiş evler arasından birkaç evden bizi selamlayanları fark ediyoruz. Kaptan, hala burada oturan iki üç aile olduğunu söylüyor. Geri dönerken Fırat Nehri’ne dokunma isteğime engel olamıyorum. Aslında büyük bir baraj gölünün sularına dokunduğumu bilerek.....




Halfeti’ye Ait Bir Öykü
Urfa’da Fırat kenarında , Halfeti yakınlarında birbirine komşu iki köy varmış.köyün ağalarından birinin evlenme çağında oğlu , birinin de kızı varmış.köyleri yakın olan bu aileler birbirlerini sık sık ziyarete gidip gelirlermiş.bu ziyaretler sırasında kızla oğlan yakınlaşmış; birbirlerine sevdalanmışlar. Bu durum oğlanın babasının gözünden kaçmamış.hanımı aracılığı ile oğlunun ağzını yoklamış.oğlu komşu köydeki kızla evlenmek istediğini söylemiş.Bunun üzerine zaman kaybetmeden , köyün yaşlılarıyla komşu köyün ağasına kız istemeye gidilmiş.
Başlık parasında anlaşan aileler düğün için baharı uygun görmüşler. Böylece düğün hazırlıkları başlamış. Evleneceklerine deliler gibi sevinen oğlanla kız , yine deliler gibi baharı bekler olmuşlar.Azalan zaman onlar için daha bir zor, daha bir yavaş geçer olmuş.onca sabır onca telaş içinde altı ay sonunda bahar gelmiş,doğa gençlerin coşkusuna ortak olup coşmuş.Köyde adetmiş, düğün günü gelin ve damat tarafı at biner, cirit oynarlarmış.Gelin getirmeye gidenler davul zurna ve art arda sıkılan silahlarla karşılanırmış.Gelin getirmek için kafile yola koyulmuş.Damat da onların içindeymiş.Gelini deveye bindirip yola çıkmışlar.
Oğlan tarafı davul zurna ile beklemeye başlamış. Devenin üzerindeki gelin ve kafile ötelerden görünmüş. Yaklaşan gelinle birlikte davul ve zurna daha bir hızlı çalmış, silahlar ardı ardına sıkılmış. Kurşunlardan biri bahar kadar güzel gelinin, mutluluktan göğsüne sığdıramadığı yüreğine saplanmış. Gelinin cansız bedeni etrafındaki düğün alayı, şivan yerine dönüşüvermiş. Ertesi gün, feryatlar içinde bağırlarını döven sevenleri, gelini, sevdiği yerine kara toprağa vermenin acısıyla kahrolmuşlar. Günler, geceler geçmiş oğlanın gözünün yaşı dinmemiş. Doyamadığı sevgilisinin mezarı başında sabahlara kadar ağıtlar, türküler yakmış. Türküler Fırat ‘ın deli sularına karışmış; ama gelin dönmemiş. Damat bu acıya fazla direnememiş ve o da kendini Fırat ‘ın azgın sularına bırakarak sevdiğine kavuşmuş.

6 yorum:

Adsız dedi ki...

o şaşkınların silahları patladıkça..
hep bir geri dönmeyenlerolacak..

sevgiyle derim..
resimlere bittim..
yazıya bittim...

hala kıskancım..

atalet..

Adsız dedi ki...

Beraber gidelim mi buralara .. Söz valla yaramazlık etmem .. :) Hiç sesim çıkmaz.. :) ve gerçekten sen mükemmel bi kadınsın.. :)

Kadeh

Adsız dedi ki...

Bende gelebilir miyim?

/ \
o o
|
---

carpediem dedi ki...

hiç bitmez insanoğlunun
ayrılık,ölüm,aşk öyküleri...
ne güzel de yakıştırılır
olaylara insanlar...

iyiyim de
tembelim ben
yazamıyorum bir türlü
aslında ne kadar çok şey var anlatılacak
deneyeyim bugün yazmayı,
beklerim

Ece dedi ki...

Offf!!! O güzellikler içinden,böyle çirkinliklerin çıkabilmesi ne şaşırtıcı:((

(O sular içinden yükselen minare Beresul Köyünden mi?)

Müthiş fotoğraflar canım.
Yazı ve fotoğraf paylaşımları için teşekkürler..Seninle gezmek zevkli olsa gerek.Hem de çokk...

Sevgiler

uctemmuz dedi ki...

Detayları atlamayan rehberimizle, tur devam ediyor.
Ben de merakla okuyorum...

Fotoğraflar gerçekten harika...
Sevgiler simurgum...:)

 
bu blog "atalet"le yapıldı