Fotoğrafım
Istanbul, Türkiye
Hassas yürekler taşıyoruz. Camdan, çatlayan, buğulanan, kırılan.. Candan dost aramamız da bu yüzden. Camdan anlayan..

26 Kasım 2008 Çarşamba

intikam


Kız fakülteyi yeni bitirmiş, staja başlamıştı. Büyük hayalleri vardı. Yaşam deneyimi kumbarasında henüz, çok ses çıkaran birkaç bozukluk, ilişkilere dair notlarında ise, lise ve fakülte yıllarından kalma bir iki ufak flörtten başka bir şey yoktu.

Erkek, kızın staj yaptığı büronun, karizmatik büyük ortağı.

Aralarında 10 yaş vardı. Bu yaş farkı kıza, “bütün cevapları bilen adam olduğunu” düşündürdü erkeğin.

Stajın başladığı günlerdeki deneyimsizliği ve heyecanı, ona bir şey sorduklarında yüzünün kızarması mı ilgiyi çekmişti? Ya da her staja başlayan genç kız o ilgiyi çeker miydi?

Kız, ilgiyi hep üzerinde hissediyordu. Kendisiyle birlikte staja başlayan iki erkek stajyer bu kadar dâhil edilmemişti büro işlerine. Toplantılara götürülüyor, geleceğin ….. diye başlayan tümcelerle takdim ediliyordu.

Erkek beğenisini gizlemiyor, iltifat ediyor, küçük armağanlar alıyor, kız da beğenilmenin keyfini çıkarıyordu. Gitgide bu beğeninin aşk olduğuna inandırdı kendini. Kız aşıktı ama, erkek de ona aşıktı işte...

Bu rüya 6 ay sürdü. 6 ayın sonunda uyandığında, büyük bir kalp kırıklığı, aldatılmışlık ve acı kaldı kızın hanesinde. "Biz"e ait bir çok düşü o yaratmıştı ve o yok etmişti yine.

Kız, işinden, tanıdığı, anılar biriktirdiği kentten ayrılmayı, ülkenin diğer ucuna gitmeyi tercih etti. Ama öğrendi ki; nereye giderse gitsin, bedeni onu aklının ve yüreğinin olmadığı bir yere götüremiyordu. O büyük kalp kırıklığı, geçen yıllarla birlikte azaldı elbette, ama o günlerden geriye bir "intikam yemini" hep kaldı bir köşede.

Yıllar geçti, ikisi de ayrı yaşamlar kurdular. Ama hep dolaylı bir şekilde haberdar oldular birbirlerinden. Ortak tanıdıkları birisi "geçen gün xxxxxx gördüm" diye başlayan cümleler kuruveriyordu, ya da bir makalede geçiyordu adı. Hatta kızın takip ettiği bir dava, bir dergide yayınlanınca, kutlamak için bir kart göndermişti. O kartı aldığında deli gibi çarpmıştı yüreği, unuttuğunu sandığı bir heyecanla.

Bir sabah işe giderken telefonu çaldı. Ekrandaki isim aylardır görüşmediği bir arkadaştı. Gene sabah sabah bişeyler danışacak sıkıntısıyla açtı telefonu.

Bir iki günlük tümceden sonra asıl konuya girdi telefondaki ses.
-Biliyor musun xxxxxx Trafik kazası geçirmiş? xxxxxx Hastanesindeymiş şimdi. Ben gideceğim yanına, gelmek ister misin? Diyordu.

Ne diyeceğini bilemedi. Midesine yumruk yemiş gibi oldu. Nefes alamadı.
—Bilmiyorum diyebildi. Bilmiyorum. Çok işim var. Ayarlayabilirsem ararım seni.

Onu yaralı olarak görmek, yüreğinde yüzyıllardır kanayan yaraya iyi gelecek miydi?
İstediği, onun canının yanması değil miydi?
Onun canının yandığını görmek... Evet, bunu istiyordu yüzyıllardır. Öyle uzun süredir beklemişti ki onun canının yandığını görmeyi...
Gitmeli mi? Gitmemeli mi?
Gitmeli mi? Gitmemeli mi?
Gitmeli mi? Gitmemeli mi?

Gitti.
Gittiğinde hastaların üzerine örttükleri beyaz çarşafı, onun yüzüne de örtmüşlerdi.
Gitti ve öğrendi.
Sorulması gereken soruların hepsi tedavülden kalkmıştı.
Kendine değil, onunla bir ömrün düşünü kuran o genç kıza yakıştıramadı “hoşçakal” demeyi. Yaşadığı ve yaşattığı hiçbir şey için pişman değildi. Hatta bir de teşekkürü vardı ona, bir zamanlar kendini "en güzel" "en sevilen kadın" gibi hissettirdiği için. Adı üstünde, bir bekleyişti yaşadığı, belki bu da bir düştü, uyandı, baktı ki yok, onu düşlerinde bıraktı.
"İntikam başkaları için hazırladığımız ama sonunda kendimizin içtiği bir zehirmiş. "

8 yorum:

Adsız dedi ki...

umarım gerçek değildi bu. vardır intikam almak istediğim adamlar ama yok yok böylesi değil. çok fena bu.. çoook..

Ece dedi ki...

'Bazen bir adam susar, bütün dünya sessizliğe bürünür' demiş bi şair..
Şimdi bu gerçek mi olduğunu bilemediğim hikâye hatırlattı..O adamın artık susmuş olması,kadının içinde suskunluklar mı yoksa çığlıklar mı yaratmıştır acaba dedim.
Üzücüydü:((

Sevgiler canım

Adsız dedi ki...

çok üzücüydü...
intikam,alınıncaya kadar sanırım...
alındıktan sonrası pişmanlık...

deli kız

Adsız dedi ki...

ölüm nasıl birşey..
kör öldü badem gözlü oldu derler ya..

komik bir deyiş değil bu..
işte yaşanmış ya da yaşanamamışların getirdiği nokta..bu..
şimdi taraflardan biri öldüğü için.. dava düştü.. haklı haksız belirlenemedi.. hayatta kalan yükü taşımaya devam edecek..
haksızlık bu..
taraflardan biri öldü diye..
doğru ve haklı mı çıktı .. bu işten..
hayır..

haksız mı.. peki.. o kadar ayrıntısı yok anlatılanın.. yani bilinçli bir istismar mı yoksa gerçekten bir gönül sevdasıymış da bitmiş mi.. anlaşılamıyor..

peki intikam alınacak bişey var mı..
bence yok..
yani ilişkiler ilk bittiğinde var tabii.. yelpazelenmek için..
yıkılmadım ayaktayım duygusu oluşsun diye bazılarına ayrıldıkları kişiye kızma duygusu gerekiyor.. ve ayaktalığını birilerine bildirmek de iyi geliyor..
bu öyküye bakılırsa.. zamanında.. o kız kendine yapılanı.. yapılmış bir kötülük bir kullanılma gibi algılamış.. sanki..
olabilir..
ama yaşadıklarımızı.. anılarımızı andıkça yeni tecrübe ve akıl yaşımızla.. hiç mi gözden geçirmemeliyiz..

bence eksik olan bu..
yıllar boyunca..
sen beni kullandın noktasından..
ama ben de izin verdim..
hem güzeldi de öyle hissetmek..
ben de seni birazcık kullanmış olabilirim..
aslında hiç biri doğru değilmiş.. yer zaman duygu uyuşmuş.. ne de güzel olmuş..
noktasına getirmemek..

işte o zaman taraflardan biri aniden rolü.. terkedince..
bu duygu patlamasına getiren insanı..

hatta burdan mustafaya bile geçiş yapılabilir..

tabulaştırmayacaksın.. hiç birşeyi..

intikama inanmam.. anında ve kısa süreli rahatlama için.. bazı ufak hain tepkiler vermeli elbet.. öz saygı için.. eğer gerek duyuluyorsa..

ama ötesi..
hem kendine zehir etmek hayatı..
hem başkalarına da.. diğer beraber olduklarına mesela..

sevgiler...
atalet...

Adsız dedi ki...

İntikam sayılır mı bilmiyorum ama onun acı çektiğini görmek istemişsin...
Acı çektirmek için didinmemişsin...
intikam bu bence..
diğeri temenni...
Bu noktada bende çok dilek tuttum...
ama işte o duygu da yaşanan şeyin dozajı düştükçe yerini umursamamaya bırakıyor...
Bende öyle oldu
hiç bir duygu benimle sonsuza dek kalmadı,sevgi de acı da nefret de kin de...

doğru ne dilersen bir şekilde sana dönüyor, hayat karşına hatırla diye çıkarıyor.

dilerim bu yazdığın şeyi yaşamamışsındır...

sevgiler sana :)

Adsız dedi ki...

o isimsiz akıllı bendim

hera :)

kayipsimurg dedi ki...

Sevgili Who, Ece, Delikız, Sizleri üzdüğüm için bağışlayın.

Atalet sen de kızdırdığım için bağışla...Ama bence intikam planları bazen intikam almamızı engelleyen yegane subaptır. Anında tepki diyorsun ya; O yetkinliğe ulaşmak için biraz da olsa büyümek dizlerindeki yaraları içerde bir yerlere taşımak gerekiyor.

ve Hera;
Güzel dileğini tüm sevdiklerim için kabul ediyorum..

Kurgusal bir öykü denemesiydi.
Hepsi bu...

Hepinize sevgiler.

Adsız dedi ki...

niye ki kızmışım gibi olmuş..
değildi..
sadece iki kere bölündü..işten yazdığım için..
neden ki kızayım zaten..

kurgusal murgusal..
empatisi yüksek bi öykü idi..
her xxe olabilecek gibi..
o yüzden kendini .. geçmişi.. hatalarını..
kendine avans çektiğin sıkıntıları..
düşünebildiğin ve böyle olsa daha doğru olur.. diyebileceğin.. bi öykü..

hem ben sana kızabilir miyim.. karşımda bi zıp zıp bana gülümserken..
=)

ama gerçekten intikamı .. düşünmem..
bana birşey kazandırmaz.. diye mi.. küçükken .. zımparalanıp yok edildi diye mi..
bir tane kurgulanmadan hatta farketmeden oldu yaptığım..
hoştu..
=)
ama o da bir şey değiştirmedi aslında..

öperim ben seni yanacıktan..
atalet...

 
bu blog "atalet"le yapıldı